Oruç Aruoba’yı 31 Mayıs 2020’de kaybettik…
Oruç Aruoba, 1948 yılında Karamürsel’de doğdu. TED Ankara Koleji’ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nde lisans ve yüksek lisansını tamamladı. Yine Hacettepe Üniversitesi’nde çalışmalarına devam ederek felsefe bilim uzmanı oldu. 1972 ve 1983 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaparken, felsefe bölümünde doktorasını tamamladı. Bu süreçte, Almanya’da Tübingen Üniversitesi’nde felsefe semineri üyeliği ve 1981 yılında Victoria Üniversitesi (Wellington) (Yeni Zelanda) konuk öğretim üyeliğinde bulundu. Kırmızı Dergisi gibi çeşitli basın organlarında yayın yönetmenliği, yayın kurulu üyeliği ve yayın danışmanlığı yaptı. Birçok dergide yazı ve çevirileri yayınlandı.
Epistemoloji, etik, Hume, Kant, Kierkegaard, Nietzsche, Marx, Heidegger ve Wittgenstein konuları üzerine çalışmalar gerçekleştiren Aruoba, bu çalışmalarına günümüzde devam etmekteydi. Özellikle şiir sanatına yönelmiş ve Heidegger’in şiire yaklaşımını; “Ona göre insanın temel sözü şiirdir. Çünkü insan yaşayan, dünyanın içinde olan, diğer insanlarla ilişkisini dil aracılığıyla kuran varlıktır. İnsanın bütün etkinliklerinde yer alan, içinde yaşadığı dil ile (tarihsel olarak da) içinde yaşadığı varoluş arasında kurduğu temel anlam ilişkisi, şiirde ortaya çıkar. İnsanın bilinen bütün tarihi boyunca çeşitli biçimlerde görülen “şiir” adı verilen dilsel kuruluşlar, bu temel ilişkiyi ortaya koymaya (dile getirmeye) çalışan insan yöneliminin ürünleridir. Heidegger de buna ulaşmaya, (anlamlandırmaya, yorumlamaya) insanın dünya ile ve diğer insanlarla olan ilişkisini ilk biçimiyle yeniden kavramaya çalışır.” sözleriyle açıklamıştır.
Aruoba, Hume, Nietzsche, Kant, Wittgenstein, Rainer Maria Rilke, Von Hentig, Paul Celan ve Matsuo Bashō gibi düşünür, yazar ve şairlerin eserlerini de Türkçeye kazandırmıştır. Wittgenstein’ın eserlerini Türkçeye ilk defa Oruç Aruoba çevirmiştir. Aynı zamanda Aruoba, Japon edebiyatı kökenli bir şiir türü olan haiku’nun, Türk edebiyatındaki temsilcilerinden de biridir. Yazar, Nietzsche’nin “Antichrist” eserini de Almanca’dan Türkçe’ye kazandırmıştır.
“Assos’ta Felsefe” etkinliklerine konuşmacı olarak katılan yazar, “Felsefenin Hayvanına Ne Oldu?”, “Bilim ve Din” gibi birçok başlıkta sunumlar gerçekleştirmektedir. Ayrıca, Füsun Akatlı Kültür ve Sanat Ödülü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen sempozyuma da konuşmacı olarak katılmıştır.
Oruç Aruoba, 2006 ve 2011 yıllarında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü yarışmasında Füsun Akatlı, Ahmet Cemâl, Doğan Hızlan, Nüket Esen, Orhan Koçak, Nilüfer Kuyaş ve Emin Özdemir ile birlikte seçici kurulda yer almıştır.
Aruoba’nın şiirlerinde kullandığı üslup ve noktalama işaretlerinin edebiyat kurallarının dışında olmasına rağmen bu durum akademik çevrelerce sanatçının üslubu olarak değerlendirmiştir.
ESERLERİ
Tümceler, Bir Yerlerden Bir Zamanlar, 1990, Metis Yayınları
De ki İşte, 1990, Metis Yayınları
Yürüme, 1992, Metis Yayınları
Hani, 1993, Metis Yayınları
Ol/An, 1994, şiir, Metis Yayınları
Kesik Esin/tiler, 1994, şiir, Metis Yayınları
Geç Gelen Ağıtlar, 1994, şiir, Metis Yayınları
Sayıklamalar, 1994, şiir, Metis Yayınları
Uzak, 1995, Metis Yayınları
Yakın, 1997,Metis Yayınları
Ne Ki Hiç, 1997, haikular, Varlık Yayınları
İle, 1998, Metis Yayınları
Çengelköy Defteri, 2001, Metis Yayınları
Zilif, 2002, Sel Yayınları
Doğançay’ın Çınarları, 2004, şiir, Metis Yayınları
Benlik, 2005, Metis Yayınları
Meşe Fısıltıları 2007, Metis Yayınları
David Hume’un Bilgi Görüşünde Kesinlik, 1974
Nesnenin Bağlantısallığı (Hume – Kant- Wittgenstein), 1979
A Short Note on the Selby-Bigge Hume, Tebliğ, Edinburgh, 1976
The Hume Kant Read, Tebliğ, Marburg, 1988
Oruç Aruoba
Ölüm (de);
“Ölümü bilen, onun bilincinde olan bir yaşam,
yaşam sürecinin her anında ölümü yaşama katarak,
yaşamı bilinçli kılar – ölümü yaşamdan koparmadan,
ama ölümün yaşamı kaplamasına da izin vermeden,
ölümü, her an, yaşam kılar.”
“Yaşam, yaşayan insanın kendinden kaçmasıdır;
çünkü onun ‘en-kendi-olduğu’, ölümdür-
yaşamı da,bunun bir değillemesidir yalnızca…”
“Kişi ölümden sonra ger, kalandır.
Kişi, ölümün yok edemediğidir.
Kişi, ölümden sonra da yaşayandır.”
Yaşam (ki);
“Yaşamın, çatışma olacak – kendinle ve bütün
ötekilerle çatışmalar yaşaman…
Yaşam, kendiyle çatışmadır – çarpışma, savaşma: ki,
sonunda da, tabii, kaybetmektir – savaşı da, kendini de…”
“Yalnızca neyi aradığını bilmeden
yaşamakla kalmayacaksın,
bulduğunda, aradığının o olup olmadığını da
bilmeyeceksin – kurduğunda, kurduğunun
‘sahici’ yaşamın olup olmadığını da…
Yaşamını, hiçbir şey bilmeden yaşayacaksın.
Yaşamını, bilmeden yaşayacaksın.
Yaşamın, bilmediğindir.”
“Yaşamın, bir şeyler, yitirmenin süreci olacak
– sonradan da, bu yitirdiklerinin aslında
yitirmemiş olduğunu öğrenme süreci…
Yaşadıkların, yitmeyecekler – yaşayacaklar.
Bir şeyleri yaşamışsın, gerçekten yaşamışsan,
onları yitiremezsin artık – istesen bile
istemesen bile; yaşar artık onlar…
Yaşadıklarınsın. –“
“Yaşadığın her an,
her yaşadığın an,
yaşar.”
Felsefe (işte);
“Felsefe yapmak, kişinin, gelmeyeceğini bildiği birisini
beklemesine benzetilebilir.”
“Felsefede önemli olan düşüncenin kendisi değildir-
bütün düşünülebilir düşünceler, zaten,
şu ya da bu biçimde, daha önce düşünülmüştür;
önemli olan, düşüncenin dile getiriliş biçimidir-
‘yeni’ anlam ancak orada bulunabilir.”
“Felsefe, anlamsızlığı anlamlılığa itme çabasıdır-
gitmeyeceğini, gidemeyeceğini bile bile…
Felsefe, anlamsızlığın bilinçli anlamıdır; ya da,
anlamın bilinçli anlamsızlığı…”
“Felsefe direnmektir – dünyaya.”
“Felsefe sessiz – sedasızdır.”
“Felsefe, zorunlu yalnızlıktır.”
“Felsefede en son söylenebilecek şey,
en sonda, hiçbir şeyin söylenemeyeceğidir:-
işte, bu…”
Yorum Yaz